Bazı fotoğraf kareleri vardır ki, sadece bir görüntüden ibaret değildirler. O bir anlık kareler, hayatın akışında fark edemediğimiz anları, kitaplara sığmayacak satırlarla, bizlere aktarabilirler.
Siz de, kare kare hayattan yansıyan "O anlar"'ı buradan izleyebilir ve Oğuz Haksever'in o eşsiz yorumlarını kendi sesinden dinleyebilirsiniz.
Ben de aşağıda beğendiğim, bazı "O anlar"'ı paylaşmak isterim.
Atatürk fotoğraflarını renklendiren Ateş Akkor ve Engin Gökdeniz’in çalışmalarından biri. Tarih, 24 Temmuz 1927… Yer, Dolmabahçe Sarayı... Mustafa Kemal Atatürk’ün Cumhurbaşkanı sıfatıyla İstanbul'a ilk gelişinden 23 gün sonra. Sarayın merdivenlerinden inerken birisi elini öpmeye çalışıyor. O ise elini öptürmemek için direniyor. Ulusu daima üstte tutmanın erdemini hatırlatıyor. Ayrıca ‘o’ anda kendisinden yıllar yıllar sonra elini öptürmek için uzatan politikacılarımıza ders vermeye devam ediyor. Mücadelelerin adamı ‘o’ anda küçücük bir başka mücadele veriyor.
Çin'de çekilen bir fotoğraf… Ülkedeki kuş gribi salgınına karşı yoğun önlemler alınıyor ve bu önlemler kapsamında sokaktaki güverciler bile ilaçlanıyor. Ama ‘o’ anda barışın, saflığın simgesi beyaz güvercin bir tehlike olarak görüldüğünün ve ilaçlandığının hiç farkında değil. Oysa kendi gibi beyaz olan püskürtme sıvı hiç de iyi niyetli değil... Beyaz güvercinler birazdan zehirlenip ölecekler...
Afganistan'da burkaların arasında kalmış küçük bir çocuk. Biraz ürkek, biraz da çekingen bir hali var. Babası savaşta ölmüş ve onu annesi büyütmüş. Her zamanki gibi de yanından ayırmıyor. Annesi diğer dul Afgan kadınları gibi karneyle dağıtılan her ayki erzakını almak için kuyrukta bekliyor. Kabil'deki Uluslararası Koruma Örgütü verilerine göre şehirde eşlerini kaybeden 10 bin savaş mağduru kadın var.
Kongo'da bir kobalt madeninde çekilen bir fotoğraf. Burası, Amerika tarafından Japonya'nın Hiroşima ve Nagazaki'ye atılan atom bombalarının hammaddesinin elde edildiği yer. Kobalttan nükleer silah yapma teknolojisi artık eskidi, kullanılmıyor ama bazı terör örgütlerinin nükleer silah yapmak amacıyla buradan kobalt kaçırmalarından korkuluyor. Ancak ‘o’ anda sırtında kobalt çamuru taşıyan işçiyi bunlar hiç ilgilendirmiyor. Anlaşılan o, sırtındaki ağır yükten ötürü zorlandığı için böylesine bir ifade ortaya koyuyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder